Fernando Verdasco’nun Jose Acasuso’yu 3-2 mağlup ettiği mücadele, Davis Cup’ta 2008 yılı şampiyonluğunu İspanya’ya getirdi. Mar del Plata’da oynanan final serisinde İspanyollar, Rafael Nadal’sız oynamalarına rağmen, kendi evinde 10 yıldır yenilmeyen Arjantin’i 3-1’le devirdi.
Bu zafer, sporda İspanya açısından harika geçen 2008 yılını taçlandırmış oldu. Son dönemde istikrarlı bir yükseliş sergileyen İspanya sporu, bu yıl kelimenin tam anlamıyla zirve yaptı.
29 Haziran akşamı EURO 2008 finalinde Almanya’yı Torres’in golüyle mağlup eden İspanya, 1964’ten sonra büyük turnuvalardaki ilk zaferini elde etti. Bu sonuç, İspanya’yı FIFA Dünya Klasmanı’nda da zirveye taşıdı.
Erkekler tenisinde bu yıl üst üste dördüncü Roland Garros ve ilk Wimbledon zaferlerini yaşayan Rafael Nadal, teklerde olimpiyat şampiyonluğunu da kimselere bırakmadı. 22 yaşındaki raket, bu başarıların ardından, tam 237 haftadır dünya klasmanının ilk sırasında bulunan Roger Federer’i tahtından indirmeyi başardı.
Nadal, Davis Cup Finalinde korta çıkamasa da, Amerika Birleşik Devletleri’ni 4-1’le devirdikleri yarı final serisinde turu getiren isim olarak dikkat çekti.
İspanya’da en popüler spor dallarından birisi olan Bisiklet’te de senenin yıldızı İspanyollardı. Fransa Bisiklet Turu’nu Carlos Sastre Candil kazanırken, Alberto Contador İtalya ve İspanya Turlarında zafere ulaştı. Olimpiyatlarda bisikletin en önemli dallarından Erkekler Yol Yarışı’nda ise, Samuel Sanchez altın madalyanın sahibi oldu.
2008 Olimpiyatlarında İspanya, 18 madalyayla tarihinin en 3’üncü yüksek madalya sayısına ulaştı. Bu madalyaların 5’i altın; 10’u gümüş ve 3’ü bronz olurken, İspanya, Pekin’de madalya sıralamasında 14’üncü basamakta yer aldı.
Rüya Takım’ın son yıllardaki en iyi kadrosuyla Pekin’e gelmesi, 2008 Olimpiyatları’nda gözlerin basketbola çevrilmesini sağlamıştı. Amerika Birleşik Devletleri, beklendiği gibi şampiyonluğu kazanırken, finalde Pau Gasol önderliğindeki İspanya karşısında çok zorlandı ve maçı ancak 11 sayı farkla kazanabildi. Böylece İspanya Basketbol Takımı gümüş madalyayla yetinmesine rağmen, altın bir gurur daha yaşadı.
Ayrıca NBA finalinde Boston Celtics’e kaybeden Los Angeles Lakers’ın en önemli oyuncularından Pau Gasol, NBA finalinde yer alan ilk İspanyol basketbolcu unvanını da 2008 yılında elde etti.
Bireysel başarıların hepsini sayarsak bu liste daha da uzayacak. Kesin olan şu ki, doğru yatırımlar yapılıp sporculara olanak tanındığında başarı kendiliğinden geliyor. Henüz 30 sene önce sancılı bir demokrasiye geçiş süreci yaşayan İspanyollar,’92 Barcelona’nın ardından şimdi de “2016 Madrid” mucizesini yaratabilmek için Chicago’yla çekişiyor. Madrid bu organizasyonu düzenlemeye hak kazanırsa, İspanya’nın spordaki yükselişinin daha da hızlanması, bu spor ülkesinin daha büyük başarılar kazanması, hiç de sürpriz sayılmayacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder