24 Ağustos 2008 Pazar

Madalyaya ihtiyacı yok...


Olympian: 1. olimpiyat oyunlarına katılan kimse; 2. tanrısal heybete sahip, görkemli, muhteşem.


Natalie du Toit, Pekin 2008’de 10 kilometre açık deniz yüzme yarışında on altıncı oldu.
Kimilerinin “suyla güreşmek” diye, kimilerinin “yüzmenin maratonu” diye tanımladığı; yani en basit ifadeyle ‘zor’ bir dal olan 10 kilometre yarışında…

25 yüzücü arasında; 2 saat 49,9 saniyelik derecesiyle…

Pekin 2008’e katılmak için dünyanın dört bir yanında binlerce sporcu, aylarca süren elemelerde mücadele etti. Fakat Natalie’nin ‘özel’ bir durumu vardı. Sevilla’daki Dünya Şampiyonası’ndan olimpiyat vizesiyle çıkarsa, “hem Olimpiyat Oyunları’nda hem de Paralimpik Oyunlar’da ülkesini temsil eden ilk sporcu” olma şansı yakalayacaktı. Ve Sevilla’dan beri geçen yaklaşık 3 buçuk ayda hep “20 Ağustos 2008”i düşündü.

2001’de 17 yaşındayken scooter’ıyla okuldan antrenmana giderken geçirdiği kazanın ardından hastanede gözlerini açtığında, doktorların sol bacağını “kurtaramadıklarını” öğrenmişti Natalie.
Ve o gün pes etmeyi değil mücadeleyi seçmişti.

Son 2 haftada Michael Phelps’le, Usain Bolt’la, Çin’in teknoloji şovuna dönüşen açılış seremonisiyle ilgili milyonlarca sayfa yazı yazıldı. Ama 2008 Pekin Olimpiyatları dendiğinde benim aklıma en az Phelps kadar, Bolt kadar bu “on altıncılık” da gelecek. 2004 Atina Paralimpik Oyunları’nın 5 altın, 1 gümüş madalyalı ismi Güney Afrikalı Natalie’nin, 2008 Pekin Olimpiyat Oyunları’nda elde ettiği on altıncılık…

Natalie resmî internet sitesini ziyaret edenleri, “Olmak istediğiniz her şey olun” parolasıyla karşılıyor.

Ve mücadelesinde ona büyük destek olan antrenörünün ona söylediği şu sözlerle devam ediyor:
“Hedeflerinize ulaşamadığınızda değil, ulaşacak bir hedefiniz olmadığında hayatınız mahvolmuştur. Yıldızlara erişememek sizi gözden düşürmez. Ama erişecek bir yıldızınızın olmaması utanç vericidir.”

Türk kafilesinden olimpiyat manzaraları...



Erkekler çekiç atma elemelerinde 16. olan ve final hakkı elde edemeyen Eşref Apak’ın “Bedenim yorgun, beynim yorgun, psikolojim bozuk... Buraya hiç gelmemeliydim” demesinden beri 10 gün…

66 kiloda mücadele eden güreşçi Ramazan Şahin’in altın madalya kazanmasından; basın mensupları etrafını sarmış bir haldeyken Cumhurbaşkanı Gül’ün tebrik etmek için Şahin’i aramasından ve Türkçeyi henüz sökemeyen Şahin’in “Türk milletine armağan olsun de.” denilerek eline tutuşturulan telefonda Gül’e: “Efendim. Alo. Evet. Sağ olun Cumhurbaşkanım. Türk milletine armağan olsun de.” demesinden beri 5 gün…

Bayanlar 5 bin metre finalinde gümüş madalya kazanan Elvan Abeylegesse’nin yarış sonrası statta tur atmak için Türk bayrağı bulamamasından; Elvan’a bayrak verebilmek için koşarken boynundaki akreditasyon kartını düşüren Atletizm Federasyonu Genel Sekreteri Nihat Doker’in güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınmasından beri 3 gün…

Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay’ın, “Federasyonların özerkleşmesi sürecinde madalya kaybını göze alabilmelisiniz. İddia ediyorum, dünyanın en çok madalya kazanan ülkelerinden birisi haline geleceğiz. Bu otomatiğe bağlanacak; günlük tesadüflerle alınan madalyalarla değil.” demesinden beri 1 gün oldu.