22 Mart 2010 Pazartesi

Ne varsa ailede var!

Türkiye’ye gelen yabancı bir gazeteciyle ilgili hikâyeyi bilirsiniz: Bu arkadaş, 1960’larda Süleyman Demirel başbakanken bir süre Türkiye’de kalır. Aradan yıllar geçer. ’90 sonlarında artık ‘deneyimli gazeteci’dir. Çalıştığı kurum ondan Türkiye hakkında bir makale ister. Ve gazetecinin yolu bir kez daha düşer ülkemize.

Cumhurbaşkanı koltuğunda bir ‘Demirel’in oturduğunu öğrendiğinde “Vay be!” der. “Ne kadar verimli bir aileymiş. 35 sene önce de babası başbakandı!”

Slovakya, 2010 Dünya Kupası elemelerinin en büyük sürprizlerinden birine imza atarak 3’üncü grubu lider bitirdi. “Kadife Ayrılık”tan beri ilk kez yer alacaklar bu yaz futbolun en büyük sahnesinde…

Bu başarının mimarı şüphesiz Vladimir Weiss… Ama hangisi! 2008’de takımın başına geçen ve sapasağlam bir ekip yaratan ‘Vladimir’, Weiss’ların ‘ortanca’ olanı… Babası tüm kariyerini Inter Bratislava’da geçirmiş, birkaç kez Çekoslovak milli formasını da giymiş eski bir stoper… Allah uzun ömürler versin, 71 yaşında.

Oğlu ise henüz 20’sinde… Bolton Wanderers’ta kiralık olarak oynuyor ama bonservisi Manchester City’nin elinde.

“Kendisi” derseniz, 45 yaşında. 2005’te Celtic’e 5 atan, Şampiyonlar Ligi grubunda Porto’yu deplasmanda 2-0 geriden gelip 3-2 yenen “Artmedia Petržalka” mucizesini hatırlarsanız, o takımın teknik direktörüydü. Futbolculuğu zamanında hem Çekoslovakya, hem de Slovakya milli takımları için oynama onuruna erişti.

Bahis şirketleri Güney Afrika 2010 için Slovakya’ya 1’e 200 civarında oranlarla Yeni Zelanda, Kuzey Kore, Honduras ve Cezayir’den bir kademe yukarıda şans tanıyor. Gerçekçi olalım, tabii ki Dünya Kupası’nı kazanmayacaklar. Bir ihtimal İtalya’nın arkasında, Paraguay’ın önünde 2’nci tur görebilirler. Ama 3 nesle yayılan 3 Vladimir’le ‘güzel oyun’a güzel bir hikâye armağan ettikleri kesin…

1 Mart 2010 Pazartesi

İspanya Neden "Spor Ülkesi"?

Aşağıdaki resimde İspanya Basketbol Ligi'nin 23.Haftasından bazı karşılaşmaların maç raporunu görüyorsunuz. Seyirci sayılarının altını çizdim. Bilbao'daki 10.476, Madrid'deki (Estudiantes)9.500 sanırım bir şeyler ifade ediyordur.

4.000'li seyirci sayıları da genelde maçlar ilgi görmediğinden değil, salonun kapasitesi o kadar olduğundan...