31 Aralık 2009 Perşembe

24 Aralık 2009 Perşembe

Dün gece, Hollanda Kupası

Wezep Hattememerbroek Combinatie - Ajax

23 Aralık 2009 Çarşamba

world's only champion? what a load of bollocks!

Yukarıda gördüğünüz resim, "apronda kurban kesme" vakasının sportif versiyonu!

"...“Marmara” adlı uçağın üzerinde “Dünya’nın tek şampiyonu - Bir sezonda 6 kupa”, “Bir kulüpten daha fazlası” ve “FC Barcelona’nın resmi sponsoru” ibareleriyle, kupaların resimlerinin bulunduğu görüldü..."

Tamam görüldü de, hocam "world's only champion" diye mi denir o ya?

"Més que un club" gibi, bir kulüp için bulunabilecek en anlamlı, öz ve güzel sloganın yanına oldu mu o şimdi? Yani esnaf lokantası menüsü değil ki o İngilizce'ye çevirdiğiniz... Koskoca uçağın üstünde yıllarca yazacak bir yazı.

İnsan sorar birilerine. "İngilizce böyle mi denir? Böyle dersek nasıl bir anlam ortaya çıkar?" diye...

En azından bir Google'da arar.

Günlerdir tartışılıyor "tarihin en iyi takımı mı?" diye... Bari onu yazsaydınız.

21 Aralık 2009 Pazartesi

Tuvalu’nun Hayali…


“Ne kadar ömrüm kaldı doktor?”
“En fazla 40 yıl…”

Tuvalu, Büyük Okyanus'ta 9 mercan adasından oluşan bir ülke… Avustralya ve Hawaii'nin arasında bulunuyor.

Yaklaşık 12.000 nüfusu ve 26 kilometrekare yüzölçümüyle, Vatikan, Monako ve Nauru'dan sonra en küçük ülke; Vatikan'dan sonra en az nüfusa sahip ikinci bağımsız ülke...

Küresel ısınma sebebiyle deniz seviyesinin hızla yükseldiği Tuvalu için uzmanlar 40 yıl ömür biçti. Eğer bir mucize olmazsa, Tuvalu yakında sulara gömülecek.

Bu trajediyi yaşayan Tuvalu’nun Futbol Federasyonu Başkanı Tapugao Falefou, şu günlerin popüler deyişiyle “Bir rüyam var!” dedi ve FIFA’ya başvurdu: “FIFA bizi tanısın da ülke batmadan birkaç resmi maç yapalım, ulusal takımımızı gün yüzüyle seyredelim, futbol bizde de gelişsin, profesyonelleşsin” diye…

“Tuvalu Premier Ligi” 9 takımdan oluşuyor. Maçlar Şubat ayında başlayıp Ekim’de sona eriyor. Ulusal takımları ise bu yıl “Güney Pasifik Oyunları”nda boy gösterdi. 2010 Dünya Kupası’na ön eleme niteliği de taşıyan bu turnuvada aldıkları en dikkat çekici sonuç, 16-0’lık Fiji yenilgisiydi!

Bu arada kafanızda çok karamsar bir tablo çizdiysem şu son notu da belirtmeden geçmeyeyim: Yalnız ve güzel ülke (!) Tuvalu’da insanlar öyle sefalet içinde yaşamıyor. Çünkü ülkenin önemli bir gelir kaynağı var.

Sizce ne?

Tarım değil, turizm değil, madencilik hiç değil…

Doğru yanıt: “nokta tv uzantısı!”

Evet, şirketinize ‘televizyon’un kısaltması olduğu için tüm dünyada büyük talep gören “.tv” uzantılı bir internet adresi almak istiyorsanız, Tuvalu’yu da ‘görmek’ zorundasınız!

2000 senesinde “.tv” uzantısını Amerikan VeriSign şirketine 50 milyon dolar karşılığında 12 yıllığına kiraladılar. Tuvalu hükümeti ayrıca bu şirketin %20 hissesini elinde bulunduruyor ve her 3 ayda bir “1 milyon dolar hava parası” alıyor!

Bu anlaşmadan aldıkları parayla 2001’de gerekli fonu yaratıp Birleşmiş Milletler'e girdiler. “Birleşmiş Milletler'e üye olan en az nüfuslu ülke” unvanını kazandılar.

Dünya Kupası’nı kaldırmak için 40 yıl yeter mi Tuvalu’ya, bunu bilemiyoruz. Ama bu konudan iyi bir “futbol senaryosu” çıkabilir en azından:

“2046 Dünya Kupası elemeleri play-off ikinci maçı. Rakip Japonya… Ve hakem son düdüğü çaldığında ada sulara gömülüyor!”

18 Aralık 2009 Cuma

Missouri Breaks...

2009'un akılda kalan fotolarını yakaladıkça paylaşacağım. Resimde Team Astana'nın Amerikalı bisikletçisi Levi Leipheimer, Missouri Turu'nun beşinci etabı öncesi biraz şekerleme yapıyor...

17 Aralık 2009 Perşembe

Sibirya değil Pamplona!


17.12.2009...
Aniden bastıran kar, Osasuna'nın tesisleri Tajonar'ı bu hale getirdi.

Working Class Hero

“Futbolcu kariyerini kaç yaşına kadar sürdürebilir?” konusunu yıllardır tartışırız. “Kendine iyi bakarsa, özel yaşamına dikkat ederse…” diye başlayan, ‘Tugay’la devam eden cümleler kurarız.

Konuyla ilgili olarak size tanıştırmak istediğim isim Graham Robert Alexander… Öncelikle günün istatistiği: “Burnley’nin mekanik ve sibernetik organizması Graham Alexander, dün gece Arsenal’le 1-1 berabere kaldıkları maçta kariyerinin 100’üncü golünü kaydetti. 38 yaşındaki oyuncu, bu sezon takımının tüm maçlarına ilk 11’de başladı ve toplamda yalnızca 46 dakika kaçırdı.”

Sağ bek ve defansif orta saha oynayan bir futbolcu bu kadar çok golü nasıl attı diye sorarsanız, kendisinin tam bir ‘penaltı uzmanı’ olduğunu belirtelim. Zaten Arsenal’e attığı gol de penaltıdan geldi ve gole çevirdiği ‘üst üste 19’uncu penaltı’ olarak kayıtlara geçti.

Başlıkta neden öyle dediğime gelince, İskoç futbolcu Alexander ilerlemiş yaşına rağmen ‘zevkle’ futbol oynuyor. Çünkü ‘gerçek hayatta’ insanların para kazanmak için ne gibi zorluklara katlanmak durumunda olduklarının farkında…

Tamam, futbolculuk zor iş… Ama bazı mesleklerle kıyaslayınca insana kendisini şanslı hissettiren, futbol topuna sıkı sıkı sarılma isteği uyandıran bir iş, Alexander’a göre…

Alexander’ın babası ve ağabeyi kamyon şoförü…

“Babamla ne zaman konuşsam, her sabah 3’te kalkıp direksiyona geçmenin zorluklarından yakınıyor. Düşünsenize, adam 60 yaşında ve ben sıcak yatağımdan çıkmaya çalışırken o uyanalı 5 saat olmuş!” diyor Graham Alexander. “Ağabeyim de kamyon şoförü ve aynı durum onun için de geçerli. Onların yanında benim herhangi bir şeyden şikayet etmem terbiyesizlik olur.”

Yorumu size bırakayım ve Graham Alexander’dan birkaç alıntı daha yaparak yazıyı bitireyim:

“Belki biraz korku da var. Futbolu bırakırsam ne yapacağım ki?”

“Futbolcu arkadaşlarım 10-12 yaşlarındayken neler hissettiklerini unutuyorlar. O yaşlarda uyandığınız andan itibaren aklınızda ne vardır? Tüm gün futbol oynamak! Ve biz şimdi de bunu yapma şansına sahibiz.

“Futbol, dünyanın en güzel oyunu. 30 yıl boyunca 10 yaşında kalabilirsiniz!”

15 Aralık 2009 Salı

Arsenal Teletubbyland

Theo Walcott, Cesc Fabregas, Andrei Arshavin, Bacary Sagna.

Great Ormond Street Hospital charity photo...

Tofiq Bəhramov'un xatirəsi əziz tutulur

İngilizler'in "Rus Yan Hakem" olarak tanıdığı Tofik Bahramov... '66 Dünya Kupası finalinde "golü veren" meşhur yan hakem... 1993'te aramızdan ayrıldı.

Resimde ortadaki eleman Bahramov'un oğlu, etrafındakiler de İngiliz futbolseverler!

Bu arada "En Kötü 10 Stat İsmini" de seçmiş İngilizler... Wankdorf harbiden kötü... Newcastle'ın yeni stat ismi 'sportsdirect.com@StJames'ParkStadium' da bu listede olmayı hak ediyor!

Arnold Schwarzenegger Stadium (Sturm Graz, Grazer AK)
Dick's Sporting Goods Park (Colorado Rapids)
Falkirk Stadium (Falkirk)
KitKat crescent (York City)
London Borough of Barking & Dagenham Stadium (Dagenham and Redbridge)
Spotland (Rochdale)
stadium:mk (Milton Keynes Dons)
Tofik Bakhramov Stadium (Azerbaijan)
Walkers Bowl (Leicester City)
Wankdorf Stadium (Young Boys)

28 Ekim 2009 Çarşamba

Shearer WRC'de!

WRC Galler Rallisi'nde dikkatleri çeken izleyicilerden biri de İngiliz milli takımı ve Newcastle’ın futbol efsanesi Alan Shearer'dı.

Ford’un davetlisi olarak bu ralliyi takip eden rekortmen golcü, Perşembe günkü Shakedown’da Jari-Matti Latvala’yla beraber parkura da çıktı.



19 Ekim 2009 Pazartesi

Iker Muniain (maalesef) Nijerya'ya gidiyor!


İki hafta evvel 16 yıl ve 289 günlükken Valladolid'e attığı golle La Liga'da gol atan en genç oyuncu unvanını Xisco Nadal'dan devralan Muniain'e - daha doğrusu Athletic'e - federasyondan kötü haber geldi.

Kulüp başkanı Fernando Garcia Macua federasyona başvurarak "Biz bu elemanı oynatıyoruz. Etmeyin. Başka adam mı yok?" deyip genç yıldız adayının milli takımdan affını istemişti. "Ya da en azından Gijon'la ligde ve Nacional'le Avrupa Ligi'nde oynayacağımız maçlarda burada kalsın, sonra verelim size" teklifini sunmuştu. (Bu arada Avrupa Ligi'nde 2 golü var Iker'in.)

Ama federasyon bu öneriyi reddetti ve takımdaki abilerinin 'Bart Simpson' diye çağırdığı Muniain Nijerya'ya gidiyor.

U-17 DK bu Cumartesi başlıyor ve final 15 Kasım'da... E Grubu'ndaki İspanya'nın rakipleri ABD, BAE ve Malavi...

Bu arada ilgili bir haber olarak; Athletic'in sportif direktörü Javier Irureta da "Muniain çok özel bir oyuncu" demiş ve böyle genç bir oyuncuyu cesaretle sahaya sürerek kumar oynayan Caparros'u övmüş. Lezama'da iyi işler yapıldığına dikkat çekmiş.

U-20'nin ardından...


20 Yaş Altı Dünya Kupası tamamlandı. Gana'nın zaferi, Dominic Adiyiah'ın turnuva boyunca sergilediği müthiş performans vs.

Herkesin aklında farklı bir şey kalmıştır.

"Sen bu turnuvayı ne ile hatırlayacaksın?" derseniz, yanıtım yukarıdaki haritadır.

Yani tüm turnuvanın, ülkenin yüzölçümünün belki 15'te 1'i kadar olan ve kuzeydoğusuna doğru sıkışmış 5 şehirde oynanması... Tabii ki "aşağısı çöl" diyebilirsiniz. Ama en azından Asvan olabilirdi be...

İspanyollardan hiç bahsetmeden geçmiş de olmayalım. Çeyrek final bile göremediler ama Aarón Ñíguez 4 maçta 4 gol atıp 2 golün de hazırlayıcısı olarak dikkat çekti. İtalya karşısında ilk yarıda 10 kişi kalmasalardı farklı olur muydu bilimez. Ama Valencia altyapısından yetişen ve şu an Celta'da forma bekleyen Aarón'a, Eusebio Sacristán'ın artık farklı bir gözle bakacağını söyleyebiliriz.

16 Ekim 2009 Cuma

barcelona-espanyol rekabetinden 2 afiş



Biri "bu maç karakolda biter" temalı, 1932 tarihli bir derbi afişi...

Diğeri ise veteran maçı için. 1983 tarihli. "Mini-Estadi" dediğine bakmayın. Hemen Camp Nou'nun yanında,15 bin kişilik taş gibi bir stat...

12 Ekim 2009 Pazartesi

Meksika Dalgası Ne Zaman Kırılacak?


Kimileri Denver’daki bir Frank Zappa konserinde icat olunduğunu söylüyor, kimileri Kanada’da bir buz hokeyi maçında ortaya çıktığını… Dünya çapında tanınmasının ve yayılmasının ise Meksika’da düzenlenen 1986 Dünya Kupası’nda gerçekleştiğine kimsenin şüphesi yok.

Zaten “Meksika Dalgası” dalgası dememizin sebebi de bu, orijinalinde “La Ola” diye anılan bu saçmalığa… Şahsen hiç sevmediğim gibi, eğer tribüne gitme alışkanlığı olan birisiyseniz size de sesleniyorum: Gelin, hep beraber bu dalgaya bir son verelim!

Neden mi? Çünkü bu dalga başladı mı, sahadaki oyuncuların ve tribünde (ya da televizyon başında) gerçekten o spor aktivitesini izleyenlerin dikkati dağılıyor. Dahası, insanlar dalgalanırken ses çıkarma zorunluluğu hissediyorlar. Stadyumda alakasız ve anlamsız sesler yankılanmaya başlıyor, vs.

İlk yapıldığında belki ilginç bir fikirdi. Ama bence şu an sporda kökünün kazınması gereken bir cerahat durumunda…

Yapılacak en iyi şey, tribünde “Meksika Dalgası” başlatanları tespit edip bir daha stadyumlara adım atmalarını engellemek… Ve onları gece kulüplerine, lunaparklara ya da bu dalganın uygun düşeceği (tribün dışında) herhangi bir yere yönlendirmek…

20 Eylül 2009 Pazar

ödül gökten düşmedi! (tebrikler veysel hoca)


“biz evrenin çocukları (wir kinder des weltalls)”, “dinozorların sessiz gecesi” serisinin 5 ve 6'ncı kitabı.

“başlangıçta hidrojen vardı” ve “bilinç gökten düşmedi”nin ardından…

hoşsohbetine dalıp fakültede kilitli kaldığımız uzuuun perşembe akşamlarımızın mimarı, “gaza getirme” ustası veysel hocama, bol beygir ve sinema dolu uzun ömürler… haber şöyle:

“Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Ödülü’nü, başarılı çevirisiyle Veysel Atayman kazandı. Dil Derneği Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada, bu yıl, Prof. Dr. Tahsin Yücel, Prof. Dr. Cevat Çapan, Doç. Dr. Hamit Çalışkan, Peral Bayaz Charum ve Prof. Dr. Necdet Adabağ'dan oluşan seçici kurul, Hoimar V.Ditfurth'un yapıtını (“Biz Evrenin Çocukları”) Almancadan Türkçeye çeviren Veysel Atayman'ı oyçokluğuyla ödüle değer buldu. Veysel Atayman'a ödülü, 77. Dil Bayramı'nın kutlanacağı 26 Eylül Cumartesi günü Çankaya Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yapılacak törenle sunulacak.”

18 Eylül 2009 Cuma

San Sebastian Film Festivali Başlıyor

57’ncisi düzenlenen “Zinemaldia”, Atom Egoyan’ın son filmi Chloe’nin gösterileceği galayla kapılarını açacak. 4 gün önce başlayan bilet satışlarında şu ana dek 65 bin bilet satıldı ve birkaç film haricinde bilet kalmadı.

Başkanlığını yönetmen Laurent Cantet’in yaptığı festival jürisinde şu isimler bulunuyor: Daniel Giménez-Cacho, Pilar López de Ayala, Leonor Silveira, Bong Joon-ho, John Madden ve Samira Makhmalbaf.

Inglourious Basterds’ın Victoria Eugenia Salonu’ndaki gösterimine Quentin Tarantino, Brad Pitt ve prodüktör Lawrence Bender da katılacak. Tarantino ve arkadaşları, María Cristina Oteli’nden gösterimin yapılacağı salona 200 metrelik kırmızı halıdan geçerek gelecek. Festivalde yer alacağı açıklanan Christoph Waltz ise, Michael Gondry’nin yeni filmi The Green Hornet’in çekimleri aniden başladığı için San Sebastian’a gelemedi.

Şu an San Sebastian’da bulunan diğer isimleri de listelersek; Ang Lee, Jim Jarmusch, Terry Gilliam, Michael Winterbottom, François Ozon, Tom DiCillo, Jacques Audiard, Johnnie To, Bahman Gobhadi, Lee Daniels, Olivier Hirschbiegel, Christophe Honoré, Juan José Campanella, Matthias Glasner, Lucille Hadzihalilovic, Fernando Trueba, Isaki Lacuesta, Javier Rebollo, Nicolas Klotz, Serge Bozon, Bertrand Bonello, Gaspar Noé, Jalil Lespert, Jean Marie ve Arnaud Larrieu…

Robert Duvall, Naomi Watts, Chiara Mastroianni, Miranda Otto, Brenda Blethyn, Ricardo Darín, Isaach de Bankolé, Carmen Machi, Lola Dueñas, Luis Tosar ve Ariadna Gil’in de San Sebastian’a gelmesi bekleniyor.

Festivalde Pelin Esmer’in “11′e 10 Kala”sı hem en iyi film, hem de en iyi yeni yönetmen ödülü için yarışacak. Miraz Bezar’ın alman-türk ortak yapımı Min Dit (Diyarbakır’ın Çocukları) isimli filmi ise yeni yönetmenler bölümünde yer alıyor.

Son bir not: İspanya Kültür Bakanlığı tarafından verilen “Ulusal Sinematografi Ödülü” de yarın öğle saatlerinde düzenlenecek törenle sahibini (yani Maribel Verdú’yu) bulacak.

San Sebastian Film Festivali, 26 Eylül’e kadar devam edecek.

15 Eylül 2009 Salı

Drive Safe But Don't Come Back!

Avustralya Rallisi'nin ekolojik dengenin içine ettiğini düşünen çevreciler, etap iptal ettirdi!

Önce parkura dalıp pilotları durdurdular, ardından yolu kaya parçalarıyla kapattılar…

Ve organizatörler altıncı etabı iptal etmek zorunda kaldı.











12 Temmuz 2009 Pazar

Bu zamanda video–only store olur mu? Olur. Hem de nasıl!

Mümkün olduğunca çok film izlemeye çalışsam da, “yoğun çalışma temposu” gibi bahanelerle bu sayı genelde haftada 2’nin üstüne pek çıkamıyor. Hatta boş geçtiğim haftalar bile giderek çoğalıyor. Be Kind Rewind’ı şimdiye kadar izlememiş olmam da bu tür bahanelerin arkasına sığınmış bir eşeklikti.

Daha dün izleyebildim.

Bu filmi izledikten sonra eline bir kamera alıp sokağa fırlamayı aklından geçirmeyecek tek bir insan evladı olduğunu sanmıyorum. “Sweded” kavramını hayatımıza sokması, Fats Waller’ın trenle turneye gitme hikâyeleri, surat fotokopisiyle gece çekimi yapma fikri, Driving Miss Daisy’yi tekrar hatırlatması, hatta ufak bir rolde olmasına rağmen Mia Farrow…

Herkesin aklında filmin farklı bir yeri kalacak. Ama kesinlikle “beğenmedim” demeyeceksiniz.

Memorable quote da verelim:
- I need you to say "I will piss on the bones of your ancestors".
- No, no! That's not in the movie!
- This is the next Lion King. This is Part II.

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Bu Fenerbahçe forması mı?

San Fermin'de 2003'ten beri ilk ölüm olayı Cuma günkü koşuda yaşanmış ve 27 yaşındaki Daniel Jimeno Romero hayatını kaybetmişti.

Olay yerinde 2 numaralı formasıyla Bülent de dikkat çekiyor!

Bu arada boynuna saplanan boynuz darbesiyle ölen genç, sol alt köşede (çizgili)...

30 Haziran 2009 Salı

İspanyol Barlarında Israrla “Dick” İsteyen Adamlar!


Keltçe’de “Yaşam Suyu” anlamına gelen "usquebaugh" sözcüğü, önceleri "usky", zaman ilerledikçe "whisky" haline gelerek İngilizce’ye yerleşmiş. Bir viskiye “Scotch” denebilmesi için ise İskoçya’da yapılması şartmış. Bu nedenle, aynı yöntemlerle yapılan ve kalite açısından İskoç kardeşlerinden aşağı kalır yanı olmayan viskilere (örneğin Japon, Amerikan markaları) “Scotch” denemiyormuş. Onlar “viski” olarak kalmaya devam ediyormuş.

Her neyse, şu anki konumuz viskinin etimolojik ya da tarihsel kökeni değil, her gün her saat binlerce İspanya barında tekrarlanan ilginç bir manzara…

Destilerías y Crianza del Whisky S.A. (Viski ve Şarap Damıtım Evi gibi bir şey oluyor), Şubat 1959’da Segovia’da kurulmuş. 1963’te ise ilk İspanyol viskisi olan “Whisky DYC”i üretmeye başlamışlar. Fiyatının ucuz olması nedeniyle, çıktığı günden beri İspanyollar tarafından çok tercih edilmiş. İthalat bu kadar yaygınlaşmadan önce daha da popülermiş ama şu anda da ülke genelinde oldukça iyi bir pazar payına sahip. Ne de olsa yerli malı yurdun malı!

Olayın eğlenceli yönü şu: Hani İngilizce’deki “dick” var ya, viski DYC o “dick”le aynı şekilde telaffuz ediliyor! Üstelik İspanyollar barda bu ürünü isterken barmene yalnızca DYC değil “Whiskey Dyc” diye sesleniyorlar.

“Bana bir Whisky Dyc lütfen!”

Yazılışı biraz farklı olsa da söylenişi aynı olan “Whiskey Dick” ise İngiliz argosunda fena bir anlama geliyor: Alkol kaynaklı (cinsel) iktidarsızlık…

“O kadar çok içtim ki şu anda Kelly Brook gelse dünya-ahiret bacımdır” dersiniz ya, işte o durum!

1963’e dönelim ve soralım: Bir pazarlama stratejisti hangi akla hizmet şirketinin yeni ürününe bu adı verir? Küreselleşmenin geçici bir moda olduğunu mu düşündü acaba!

Sonuçta ortada ilginç bir durum var: İngiliz erkeklerinin asla üzerlerine alınmak istemeyecekleri şeyi, İspanyol erkekleri ısrarla istiyorlar.

Dyc’in çok da harika bir tadı olmadığını tahmin etmişsinizdir sanırım. Ama bunun çözümü yok mu? Tabi ki var!

Coca-cola!

Evet, viskiyi kolayla karıştırıyorlar. Ortaya çıkan “müstahzar” da öyle tuhaf, iğrenç bir şey değil, tam aksine “dyc-cola” dediğinizde her barda zahmetsizce alabileceğiniz bir ürün! Tarifi bile var:

1 şişe “Whisky DYC”,
1 şişe Coca-cola,
1 adet “tubo” (mümkün olduğunca uzun ve ince herhangi bir bardak işinizi görebilir)
Ve birkaç parça buz.

Buz parçalarını Tubo’ya koyun.

Bardağın %75’ini Dyc’inizle doldurun (öyle lüks restoranlardaki “gıdım” ölçülerinden bahsetmiyorum. Bardağın tamamının %75’ini).

Bardağın kalan kısmını ağzına kadar kolayla doldurun.

Otomobille ulaşımınız söz konusuysa anahtarları kız arkadaşınıza verin.

(Daha “leş” karışımların neler olabileceğini, yalnızca 80 cent’e 2 litre kalimotxo yapma yollarını ve “Botellón” meselesini de gelecek sefere konuşalım.)

3 Mayıs 2009 Pazar

Pazartesiler... En iyisi evde olmak!

"Önce kriz, şimdi de domuz gribi!"
Javier Bardem ve Luis Tosar da ne yapacağını şaşırmış!
(El Jueves'ten)

futbolistik orgazm, orgazmik futbol!

Cumartesi akşamı Barcelona'nın Real Madrid'i Chamartin'de dağıttığı El Clásico hakkında çok yorum yapıldı.
Ama en eğlencelisi, en imalısı, Barça'nın B takımı Barcelona Athletic'in hocası Luis Enrique'den:

İki takımın da formasını giydiğini düşünürsek, bu maç hakkında konuşmayı hak eden birisi olarak Luis Enrique, "Futbolistik bir orgazm oldu," demiş.
6 golü "erken boşalma" olarak mı nitelemeli, yoksa "bu daha ön sevişmeydi, Chelsea düşünsün" mü demeli? Karar sizin.
Bu arada Enrique şunu da ilave etmiş: "Xavi, Iniesta ve Messi'yi klonlamak lazım!"

25 Nisan 2009 Cumartesi

Cigarettes and Alcohol...

Motherwell'in stadyumu Fir Park...

"Keep Cigarettes Away From the Match" yazılı Doğu Tribünü, en çok sesi çıkan taraftarların oturduğu bölüm...

2006'da İskoçya'da statlarta sigara içilmesi yasaklandığı için, aslında bu yazıya artık gerek yok.

Ama böyle güzel bir geleneği niye kaldırsınlar ki!

Bu arada Doğu Tribünü'nün hemen karşısında kalan Ana Tribün'e ise,2007'de bir maç sırasında kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren kaptan Phil O'donnell'ın adı verilmiş.