11 Aralık 2010 Cumartesi

Manavların Sessizliği

Sanırım 2007 senesiydi. (Hatta şu an itibariyle ‘sanmıyorum’. Google’a sordum ve eminim!) Beşiktaş’ta Tansaş’ın da yıkıldığı meydan düzenleme projesinin kurbanlarından biri de Halk Pazarı olmuştu. Orada tezgâhı bulunan onlarca manav, gönülsüzce de olsa tası-tarağı toplamak zorunda kalmıştı haliyle…

Takip eden günlerde civar mahallelerin ara sokaklarında manavlar açılmaya başladı. İnanılmaz bir şekilde her boş dükkân hızla manava dönüşüyordu. 90’ların sonunda internet cafe’lerin yayıldığı zamana benzer bir hızdan bahsediyorum.

Halk Pazarı’ndaki tezgâhını kaybeden amcaların “en iyi bildiği işi yapma” konusundaki direnişi örnek alınacak cinstendi. Ama bir yandan da acıklıydı ve başarısızlığa mahkûmdu. Bazılarıyla sohbet etme imkânı bulmuştum. Kendileri de ‘kurtarmayacağının’ farkındaydı. Üç beş apartmanın alacağı yarımşar kilo domates, birer demet maydanozla dükkân kirası bile ödenmezdi.

Birkaç ay sonra bu kez manav sayısı (aynı hızla olmasa da) düşmeye başladı. Kimi bakkala çeviriyor, kimi tamamen kepenk indirip pazaryerlerine göç ediyordu. Sonra biz taşındık Beşiktaş’tan…

Halk Pazarı’ndaki manavlardan pek sık alışveriş etmezdik. O işimizi genelde Cumartesi Pazarı’nda ya da (bu bir gerçek: daha ucuz oldukları için) süpermarketlerde görürdük. Ama yine de severdim bu mekânı çünkü Halk Pazarı’nın içinde bulunan öğrenci-dostu Bolu Et Lokantası’ndan dolayı haftada birkaç kez buraya yolum düşerdi. (‘Az’ kelimesinin “Usta, öğrenciyiz. Fazla para yok. Bir kıyak geçersin artık!” anlamına gelen bir şifre olarak kullanıldığı bu lokantada ‘az’, fiyat bakımından ‘tam porsiyon’un yarısı, miktar bakımından ise yarıdan çok daha fazlası olurdu. Dolayısıyla ‘az çorba’nın peşine ‘az pilav-musakka’yla 2-3 liraya karnınızı sıcak yemekle doyurur, şanslı gününüzdeyseniz üstüne tatlınızı da yerdiniz.)

2-0 öndeyken savunmaya çekilmek yerine oyun planını hiç bozmadan devam eden hatta bu yüzden başına dert açan takım; yapımcıların cazip dizi teklifini “herkes işini yapmalı” diyerek reddeden şarkıcı; yöneticisinin verdiği alakasız ve angarya görevi “benim iş tanımında bu yok” diye posta koyarak geri çevirme cesareti gösteren beyaz yakalı… Keşke herkes “en iyi bildiği işi yapma” konusunda bunlar ve tabii ki bir de Beşiktaşlı manavlar kadar ısrarcı olsa!

Hiç yorum yok: