14 Ekim 2010 Perşembe

Trabzon'daki Gürcistan, Berlin'deki Almanya maçı...

Almanlar’da “Çiçek için teşekkürler” diye bir deyim vardır. Birisine iyilik yaptığınızda, kıyak geçtiğinizde size böyle derler. Sanırım maçın ardından Türk arkadaşlarıyla karşılaştıklarında da söze böyle başlamışlardır!

Berlin’de 3-0 ve Bakü’de 1-0 kaybettiğimiz maçın ardından milli takım hakkında o kadar çok ve o kadar saçma şeyler konuşuldu ki, baştan beri bu konuda yorum yapmak içimden gelmedi. Açıkçası, gazetelere bile bakamadım.

Avrupa elemelerinde artık böyle bir gelenek oluştu zaten. Büyük takımlar puan kaybetmiyor! Almanya, İspanya, Hollanda… Şampiyonayı bir an önce garantileyip işlerine bakıyorlar. Almanya’yı geçip grubu lider bitirme hayalleri kuran olduysa da bunun gerçekleşmeyeceği ortaya çıktı.

Benim tek bahsetmek istediğim konu, maçın Berlin’de oynanması… Arda’nın sakatlığı, Mesut’un tercihi gibi olaylar bu konuyu arka plana attı ama aslında önemli bir konu… Hatırlarsınız, yıllar önce (2006 Dünya Kupası grup elemelerinde) Gürcistan’la Trabzon’da oynamış ve berabere kalmıştık. Yaygara koparılmıştı. “Rakibe neden avantaj sağlıyoruz?” diye… Hatta bir ara “rakip uçağın ardından biraz da otobüsle gitsin, zorluk çeksin” diye güçlü takımlara karşı oynayacağımız maçları Bursa’ya alıyorduk.

Berlin sanırım tüm dünyada İstanbul, Ankara ve İzmir’den sonra en çok Türk’ün yaşadığı şehir! Ama Almanlar maçı burada oynamaktan çekinmedi. Türklerin nispeten az bulunduğu bir yere, örneğin Doğu’da ya da Danimarka sınırında bir şehre kaçırmadılar. Stadyumları mı yoktu? İsteseler engelleyemezler miydi tribünde rakip taraftarın öyle bir üstünlük kurmasını? Demek ki neymiş, iyi oynayınca nerede olursa olsun kazanılıyormuş!

Hiç yorum yok: